NEW YORK, 28 Haziran 2016 – UNICEF tarafından yayınlanan rapora göre, bugünkü eğilimler devam ettikçe ve dünyadaki en dezavantajlı konumda yer alan çocukların durumuna daha fazla odaklanılmaması durumunda; Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için belirlenen 2030 yılına kadar çoğu önlenebilir olan hastalıklar nedeni ile 69 milyon çocuk hayatını kaybetmiş, 167 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor ve 750 milyon kadın da henüz çocuk yaşta evlenmiş olacaktır.
UNICEF’in her yıl yayınladığı ana rapor olan Dünya Çocuklarının Durumu, hükümetlerin, donörlerin, iş çevrelerinin ve uluslararası kuruluşların mevcut ihtiyaçları karşılama çabalarını hızlandırmamaları halinde dünyanın en yoksul çocuklarını nelerin beklediğini çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır.
UNICEF Genel Direktörü Anthony Lake rapora ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi: “Yüz milyonlarca çocuğa bu dünyada adil bir yaşam şansı tanınmaması yalnızca bu çocukların geleceğini tehdit etmekle kalmayacak; böyle bir durum, kuşaktan kuşağa geçen dezavantaj döngüleriyle toplumların da geleceğini tehlikeye düşürecektir. Bir tercihle karşı karşıyayız: Ya bugün bu çocuklara yatırım yapacağız ya da dünyamızın bugünkünden de eşitsiz ve bölünmüş hale gelmesine göz yumacağız.”
Raporda belirtildiğine göre çocukların yaşamını kurtarma, okullaşma ve insanları yoksulluğun pençesinden kurtarma gibi alanlarda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Beş yaş altı çocuklarda görülen ölüm hızı, 1990’dan bu yana küresel ölçekte yarıdan fazla azalma gösterirken, 129 ülkede eşit sayıda kız ve erkek çocuk okula gitmektedir. Bununla birlikte, tüm dünyada yoksulluk içinde yaşayan insan sayısının da 90’lı yıllarla kıyaslandığında yarıya yarıya azaldığı görülmektedir.
Gelgelelim, yine rapora göre, bu ilerleme ne eşit ne de adildir. Örneğin, en yoksul durumdaki çocukların beş yaşına gelmeden ölme ve kronik beslenme yetersizliğine maruz kalma olasılığı en varlıklı kesimlere mensup çocuklara göre iki kat daha fazladır. Güney Asya ile Sahra Güneyi Afrika’nın büyük bölümünde hiç eğitimi olmayan annelerin çocuklarının 5 yaşına gelmeden ölme olasılıkları, ortaöğrenim görmüş kadınların çocuklarına göre 3 kat daha fazladır. Ve en yoksul ailelere mensup kız çocuklarının henüz çocukken evlenme olasılığı da en varlıklı ailelerin kız çocuklarına göre 2,5 kat daha yüksektir.
Durumun en kötü olduğu bölge olan Sahra Güneyi Afrika’sında en az 247 milyon çocuk ya da her üç çocuktan ikisi çok yönlü yoksulluk içinde, yani yaşayıp gelişebilmek için gerekli olan temel ihtiyaçlardan yoksun bulunmaktadır. Aynı bölgede, nüfusun en yoksul beşte birlik kesiminden 20-24 yaş grubu gençlerin hemen hemen yüzde 60’ı dört yıldan az eğitim deneyimine sahiptir. Raporda öngörülene göre bugünkü eğilimlerin sürmesi halinde 2030 yılında:
- Çoğu önlenebilir nedenlerden dolayı 5 yaşına gelmeden yaşamını yitiren 69 milyon çocuğun yarısı;
- İlkokul çağında olup okula gitmeyen 60 milyon çocuğun yarısından fazlası ve
- Aşırı yoksulluk içindeki her 10 çocuktan 9’u da yine Sahra Güneyi Afrika’sında bulunacaktır.
Çocuklar açısından durumun eşitlenmesinde eğitimin oynadığı özel role rağmen okula gitmeyen çocuk sayısında 2011 yılından bu yana artış olmuşken, okula devam edenlerin önemli bir bölümünün de okullarında gerçek anlamda öğrenme fırsatına erişemedikleri saptanmıştır. Bugün yaklaşık 124 milyon çocuk ilkokula ve orta öğretimin ilk kademesine devam edemezken, ilkokulu bitiren her 5 çocuktan neredeyse 2’si de okuma yazma ve basit aritmetik işlemleri öğrenememiş durumdadır.
Rapor, en güç durumdaki çocuklara yapılacak yatırımın kısa ve uzun dönemde yararlar sağlayacağına ilişkin kanıtlara da işaret etmektedir. Örneğin nakit transferlerinin çocukların okulda daha fazla kalmalarına ve eğitimde daha ileri aşamalara geçmelerine yardımcı olduğu ortaya konmuştur. Ortalama olarak bakıldığında, bir çocuğun eğitimde geçirdiği fazladan her yıl yetişkinlik dönemindeki kazancını yaklaşık yüzde 10 artırmaktadır. Yine ortalama olarak, bir ülkedeki gençlerin tamamladıkları fazladan her eğitim yılı sonucunda o ülkedeki yoksulluk oranı yüzde 9 azalmaktadır.
Raporda, eşitsizliklerin ne kaçınılmaz ne de aşılmaz olduğu savunulmaktadır. En güç durumdaki çocuklarla ilgili daha iyi veriler, çocukların karşılaştıkları sorunlara entegre çözümler, eski sorunların yenilikçi yollardan ele alınması, daha eşitlikçi yatırımlar ve toplulukların süreçlere daha fazla katılımı… Tüm bu önlemler çocuklar için daha eşit bir ortam yaratacaktır.